İnsanların sahip olduğu manevi değerler, spor başlığı altında yok edilmeye devam ediliyor. Mevcut düzen içerisindeki çarkın işleyiş şekliyle, İslam’ın şartlarını bir araya getirdiğimizde, gerçeklerle yüzleşme durumunda kalıyoruz. İşte en büyük imtihan da o anda başlıyor. Sporun sadece spor olmaktan uzak, toplumun milli ve manevi değerlerin nasıl yok edildiği gerçeğiyle şahitliğini yaşamaktayız…
Allah (cc) emrettiği, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) örnek yaşantısından daha çok, menfaatimize nasıl geliyorsa yaşamaya devam ediyoruz. Bunun en temel nedeni, dünya denilen gececi çarkın içinde sağlanan kişisel, para, makam, şan, şöhret ve diğer nefsi okşayan unsurlar. Rasûlullah Aleyhisselam, dünya imtihanı konusunda Ömer b. Hattâb (ra) buyurduğu gibi “…Biz dünyayı dünya ehline bıraktık, onlar da âhireti bize bıraktılar. Benim ve dünyanın benzeri sıcak bir yaz gününde yolculuk yapan bir süvari gibidir. Sıcaktan bunalan bu süvari bir ağacın altında biraz gölgelenir. Sonra yola koyulur ve orayı terk eder.” Hiç ölmeyecek kadar dünya, her an ölecekmiş gibi ahireti düşünmek, kişiyi faydasız/gereksiz boş işlerle meşgul olmaktan uzaklaştıracaktır, gerçeğiyle her vakit yüzleşmek gerekiyor…
Şimdi hareket ve egzersiz, spor, beden eğitimi, idman gibi kelimelerine karşılık bulmaya çalışalım. Her birinin içeriği, bizim dünyada var oluş gayemizle nasıl bağdaşıyor. Ters düşülen, beklenti düzey ve derecesi. Eğer bir sporcu isek, giydiğimiz kıyafet ve ona ayırdığımız zamanı bir düşünelim. Hareket ve egzersiz yapacağız diye, sarf edilen ekonomik imkânlar. Her bir başlığı biraz açtığımızda, heba edilen bir ömürle karşılaşacağız. İslam ile barışık olmayan anlayış, bu görüşlerimize ilk tepkisi ‘spor düşmanı’ olarak yaklaşıp, seviyelerini ortaya koyan sözde eleştirilerde bulunabilirler. Kimin, ne söylediğimizden daha çok, bizim yaşantımızın Kur’an ve Peygamberimizi sünnetine uyup uymama konusu önem taşımaktadır. Bugün kadın veya erkeğin bir spor müsabakasına katılması ve derece alması için her yol ‘mübahtır’ anlayışıyla hareket edildiğinde, sporun içeriğinin şiddet, taciz, doping, şike gibi unsurların, insan sağlığı ve onurunu nasıl ayaklar altına aldığına hep birlikte şahit olmaktayız. Böyle bir tabloyla muhatapken, sporu kendilerine malzeme edinip, insanı değerler üzerinde erozyona uğramasına sağır ve kör olmaya, vicdan sahibinin kişinin rıza göstermesi mümkün olmasa gerek…
Cenâb-ı Hak, Asr Sûresi’nde şöyle buyurur: “Asra (zamana) yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak îmân edip sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnâdır.” Hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna. Kendi kendimize sormadan edemiyor insan ‘İnsanlık, bizler nereye gidiyoruz?’ Herkese spor yapın tavsiyesinde bulunduğumuzda, ‘fakat’ deyip, diğer tavsiyeleri de ekliyor muyuz! Spor dendiği vakit en önemli ayrıntı sağlık, mahremiyet ve zaman başlıklarının önemiyle karşılaşmaktayız. Peygamber’aleyhi’s-selâm buyuruyor; ‘Zenginlik hoştur, takva ile olursa zarar vermez. Sağlık, takva ile olursa, zenginlikten üstündür. Sağlıklı olmak, cennet ni’metlerindendir.’ Yine Allah’ın Rasulü (s.a.v.) buyuruyor ki, ‘İki nimet vardır insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır; Sağlık ve boş zaman.’ Ayet ve Hadisler ışığında hareket ettiğimizde, Müslümanlığımızın gerekliliği bu denli açık ve net bir şekildeyken, bugün spor maskesi altında yapılan uygulamalara baktığımızda, konunun ‘vahameti’ de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır… (Devam Edecek)