
Allah’a hamdolsun, yeni bir Bayrama kavuştuk. Bu vesileyle siz değerli okuyucularımız başta olmak üzere, tüm İslam âleminin Kurban Bayramını tebrik ederiz. Allah’a sadık kul olma temennisiyle, hayırlara vesile olsun inşallah. Manevi değerlerinin önemli olduğu bu günlerde geçmişi bir kez daha ‘adam’ gibi sorgulayıp, şairin ‘oyalanmak’ olarak nitelendirdiği şu dünya âleminde, vakit varken ‘gaflet’ uykusundan uyanmamız gerekiyor. Düşüncemizin kelimelerde karşılık bulması için çabalarken, geçmişin penceresini aralıyoruz. O gün ‘Vakit aynı vakit, sadece değişen biz miyiz?’ sorusunun kulaklarımızda yankılandığı esnada, düşünce kervanı bizi bir anda, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Zindandan Mehmed’e Mektup şiirinde yer alan ‘Sükût… Kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez dünyadan nazar. Yerinde mi acep, ölü ve mezar? Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?’ mısralarına götürüyor…
*
Evet, bugün Bayram. Birlik, beraberlik, dostluk gibi insani değerlerin önemine vurgu yapılması gereken bir günde, kalkıp da günümüz sporunun/futbolunun ayrıştırıcılığından bahsetmenin doğru olmayacağı kanaatinde olsak da boş durmayanlar var. Ne demek istediğimizi bir örnekle somutlaştıralım. Liglerin başlamadan, Kulüpler Birliği Vakfı (KBV) ile Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) arasında maçların naklen yayınlanması, takım harcama limitleri ve yabancı oyuncu konusunda ayrışma. Federasyon ile Birlik arasında karşılıklı olarak tartışmayı körüklenmek, her iki tarafa da bir kazanım sağlamayacağı çok açık. Süper Lig’in dört büyükleri olarak isimlendirilen takımların ağırlık kazandığı Vakıftan yapılan açıklamada, taleplerinin tek taraflı kabul görmemesi halinde müsabakalara çıkmama dahil tüm seçenekleri değerlendireceği vurgusu yapılıyor. Kulüpler, iyi yönetilmediklerine bağlı olarak borç batağından yüzerken, o camiaların yöneticiler aynaya bakıp, kendilerine çekidüzen vereceğine, bağlı oldukları kurumu (TFF) ayan beyan ‘tehdit’ mahiyetinde hareket etmeleri, ne kanun, ne kural ne de akılla açıklanacak bir tarafı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca da, futbol başta olmak üzere, sporun kendi haline bırakılmayacak kadar (araç nitelinde) önemli, amaç edinilmeyecek kadar da önemsiz olduğu vurgusu değer taşımakta. Sahi bugün Bayram, devam edelim…
*
Geçmiş dönemlerde yazdığımız bir yazımızda sorduğumuz soruya, yine kendimizce cevap aramışız; “ ‘Sporun da ne hayrı, güzelliği olabilir ki?’ Spor sadece araç. Bu aracın, nasıl kullanılabileceği konusu çetin bir sınav. Tüm bunları düşünürken, İsrailli oyuncu Revivo’nun, adı tarihe ‘Filistinli Müslümanları katleden kasap’ olarak geçen İsrailli Ariel Şaron için ‘Ben onun sahadaki elçisiyim’ sözünü hatırladım. Galatasaray’ın Faslı yeni transferi Younes Belhanda’nın ‘Hayattaki kahramanınız kim?’ sorusuna ‘Hz. Muhammed’ cevabını vermesi. Her ikisi de futbolcu! Aradaki fark, onların dünya imtihanı olacak…” Bugüne gelindiğinde ise, durumun geçmişten farksız bir şekilde olmadığını görmekteyiz. Sporun amaca giden yoldan toplumun milli ve manevi değerleri üzerinde tahribat aracı olarak kullanıldığını ayan beyan görmekteyiz. Kıyafetten şans oyunlarına, sporcunun dövmesinden toplumsal cinsiyet eşitliği gibi çarpık/sapkın düşünceye kadar, acil düzeltilmesi gereken hususlar var ki… Sahi, bugün Bayramın ikinci günü. Sporun içinde ki çarpık ‘yapılaşma’, çocuk ve gençlerimizin geleceği üzerinde oynanan oyunları gördükçe, sessiz kalamıyor insan. Allah (cc) buyuruyor; “Bir toplum kendisinde olan özellikleri değiştirmedikçe, Allah, onlara olan muamelesini değiştirmez.” (Ra’d-11). Rabbim bizlere, tez zamanda uyanmayı nasip eylesin. Bu vesileyle, Kurban Bayramımız bir kez daha mübarek olsun…