
Bayan voleybolcuların elde ettikleri ‘sportif’ dereceler, siyasi tartışmaların gölgesinde kaldı.
Sosyal medya isimli mercide ‘vur-kır-parçala’ sloganıyla dindar insanlara karşı sergilenen ‘linç’ kampanyalarına karşı söyleyecek söz bulamıyoruz! Onlar için ‘seviyemizi’ düşürmeyelim diyerek, zaman zaman yutkunuyoruz. İçimizden geçen temenni, kendi ‘öfkelerinde’ boğulmaları. Açık-seçik vaziyette ay-yıldızlı kıyafetleri, haddi aşan sosyal medya paylaşımlara karşı, bugüne kadar sayısızca yazı yazmamıza rağmen, Başta Gençlik ve Spor Bakanlığı olmak üzere sporun tüm ileri gelenlerinin, vatandaşın ‘sinir uçlarına’ baskı niteliğindeki söylem ve paylaşımlara yönelik bir karşılığı olmalı. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Spor Disiplin Yönetmeliği’nin varlığından ‘haberdar’ olunup ve sağlıklı işletilse, acaba ülke takımında ‘forma’ giyen Ebrar Karakurt gibi isimler, toplumun büyük bir kesiminin ‘değerlerine’ gönderme yapma cesaretini kendisinde bulabilir miydi?
Dikkat çeken diğer konu, hükümetin en üst makamında yer alan isimlerin, elde edilen sonuçlardan dolayı ‘tebrik’ mesajları yayınlaması.
Hatta yaşanılanlara eleştiri getiren Diyanet kadrosundaki insanlarımızın açıklamalarına soruşturma başlatılması da kaygı verici.
Bunda ‘kaygı’ verici ne olabilir diye düşünenlere, daha önce yine bu satırlarda paylaştığımız ‘Bayan (kadın) sporcuların zafer mi, yoksa hezimet mi?’ başlıklı yazımızdan bir bölümünü hatırlatmak isteriz;
KAYGI VERİCİ BOYUTA TAŞINAN SPOR FAALİYETLERİ…
“Spor faaliyetlerini Kur’an ve Sünnet ışığında değerlendirildiğinde, bugün voleybol, güreş boks gibi (buna birçok branş dahil) sporları yapan bayan sporcular ve elde edilen derecelere alkış tutanların düşünmesi gereken husus, spor adı altında işletilen böyle bir süreç İslam’ın emir ve yasakları arasında yerinin ne olduğudur? Farkında olalım veya olmayalım, gerçekleştirdiğimiz spor faaliyetleriyle, toplumumuzun en önemli parçası olan çocuklarımız ve gençlerimiz dahil, nasıl bir neslin yetişmesine aracı oluyoruz. Bu konu, kişisel değil toplumsal bir meseledir ve kısa sürede düzeltilmesi gereken bir husustur. İslam sporu yasaklamasından ziyade, kişinin sportif faaliyetleriyle birlikte sağlığını sürdürmesi, zararlı alışkanlıklardan koruma ve zamanı verimli kullanmak açısından teşvik ediyor. Modern sporların başlangıcı olan 1896 Olimpiyatlarıyla sistemli bir şekilde işletilmeye başlanan ve bugün performans sporu üzerinden hız kazanan ‘modernleşme’ süreci, nüfus çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde, katılım ve dereceleri, süreç ve neticeleri açısından nasıl kaygı verici boyuta geldiğini görmekteyiz…”
DİLERİZ BU ‘OYUN’ DAHA FAZLA SÜRMEZ!..
Milli ile başlayan birçok kurum ve kuruluş var.
Milli Piyango da bunlardan sadece bir tanesi. Spor toto (kumar), birilerine göre sporun en büyük ‘sponsoru’, olması gereken destekleyicisi, paydaşı. Bayan voleybol takımı bunlardan ‘sadece’ bir tanesi. Şimdi sormak istiyoruz; Spor adı altında spor kıyafeti diye açık-saçık giyimleri, vücutlarına yaptıkları dövmeleri ve bazı sporcuların sosyal medyada paylaşımlarıyla, siz bugün kalkıp bu takım ‘milli’ diyebiliyorsanız, işte orada benim gibi milyonlarca insanımız ‘bizi temsil etmiyor’ diye karşı çıkacaktır. Bunlar mı çocuk ve gençlerimize, gelecek neslimize örnek olacak!
Öyleyse, bu süreç-gidişat, toplumumuz için milli ve manevi değerlerini her defasında ‘tehlikeye’ girmesini tetikleyecektir.
Hal böyleyken, bizden dediğimiz ilgili ve yetkiler neden ‘çözüm’ üretmek yerine, ‘tribünde’ yerini alıp, izlemekle yetiniyorlar, anlamak gerçekten güç! Ülke insanın huzurunu bozmaya kimsenin hakkı yoktur! Ne yazık ki ülke takımın dediğimiz birilerinin ‘kadın’ dediği bayan voleybol takımı ve bazı spor branşlarındaki ‘oyunlar’ yıllardır gösterimde, herkes kendi ‘ideolojik-siyasi’ oyununu, spor aracılığıyla oynamaya-oynatmaya-dayatmaya devam ediyor. Halkın içerisine ‘kin-nefret’ saçan bu ve benzeri ‘oyunlar’ daha fazla gösterimde kalmamasını temenni ediyoruz…