
Günlerden 28 Şubat… Darbelerle yapamadıklarını, sporla mı yapmaya çalışıyorlar?
AHMET GÜLÜMSEYEN
Bugün günlerden Müslümanların ‘bayramı’ cuma ve 28 Şubat postmodern darbenin yıl dönümü. Dinsiz ve imansız küresel ‘batıl’ güçlerin ülkemizdeki ‘piyonları’ harekete geçerek, Allah’ın dinini yaşamak isteyen halkı baskı, zulüm ve işkenceyle sindirme, iman ve tarih şuurunu ortadan kaldırmak için gerçekleşen hareketin yıl dönümü…
“KÖKÜNE KÜS AĞAÇ YEŞERMEZ”
Yarını sağlam temelleri, dünü unutmamaktan geçmekte. Geçtiğimiz hafta sonu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) 8. Olağan Büyük Kongresi vardı. 14 Ağustos 2001 tarihinden bugüne AK Parti Genel Başkanlığı yapan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri oldukça önem taşımakta. Konuşmasında,seçimle gelen hükümetlerin kimi zaman darbeyle, kimi zaman baskıyla, kimi zaman gazete manşetleriyle görevden uzaklaştırıldığını aktaran Erdoğan, 27 Mayıs’tan 12 Mart’a, 12 Eylül’den 28 Şubat’a hep bunun yaşandığını, hatırlattı. Aydınlığın değeri, karanlıktan çıkıldığında anlaşılıyor. Tarihten aldığımız dersimizi, çocuk ve gençlerimize iyi anlatılması gerekiyor. Beş yılda bir yapılan seçimlerde, her yıl bir milyon yeni seçmen genç eklendiğinde, bunun önemi daha da artıyor. Devam ediyor Erdoğan, tarihe ‘nakşedilen’ sözlerine “Eskiler, ‘Köküne küs ağaç yeşermez’ derler. Biz de milletçe köklerimize öyle sarılacağız ki dallarımız şıvgaya dursun, kollarımız göğe doğru uzansın. Kökünden kopan toplumların, rüzgarda savrulan kuru yapraklar gibi nasıl kaybolup gittiğini asla aklımızdan çıkarmayacağız. AK Parti’nin gerisindeki gücü, sırrı, hikmeti merak edenlerin bakacağı yer, işte bu köklerdir…” Bugün siyasetin muhalefet konumundaki partisine (CHP) gönderme yapıyor Sayın Erdoğan, “Bu eşsiz başarıya, öyle çilingir sofralarında kadeh tokuşturarak, kaynağı belirsiz balya balya paralardan kuleler yaparak ulaşmadık. Bu tarihi başarıyı aziz milletimizin umutlarını, beklentilerini, hayallerini siyasete taşıyarak yakaladık…”
SPORU TEHLİKELİ ‘OYUNA’
DÖNÜŞTÜRMEMEK
Cumhurbaşkanımızın sözlerinden ‘alıntılar’ sunmamızın en önemli nedeni, halkın düşüncesine tanklarla gözdağı veren, giyim kuşamına yasak getiren, eğitimleri elinden alınan süreci görmemezlikten gelmemek/unutmamak gerekiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ‘devrimlerin’ temel amacının halkı dini değerlerinden uzaklaştırmak, tarihi kökünden söküp atmak değil miydi! Allah’ın izniyle bunu dün olduğu gibi bugün de başaramadılar, yarın da başaramayacaklar. Şeytan aklıyla hareket ettikleri için, boş durmadıkları/durmayacakları her halinden belli oluyor. Kültür, sanat, resim ve müzikle birlikte spor üzerinde kirli emellerini devreye soktuklarını görüyoruz. Kılık kıyafetten bahis/şans oyunlarına, düzenlenen spor organizasyonundan sponsoruna kadar, emperyalist güçlerin siyonist ve haçlı anlayışının ülkemizdeki temsilcileri tarafından gerçekleştiriliyor. İslami değerleri, Müslüman kimliğiyle bağdaşmayan böylesine bir süreç bir terör kadar, bir postmodern darbeler kadar tehlikeli. Çünkü, işin içinde ‘dinsizlik’ ve ‘cinsiyetsizlik’ gibi sapkınlığa meylediş/yöneliş var. Söz konuş süreç spor aracığıyla sesiz ve derinden işletildiği için, gerçekleri görüp de karşı koymamak ya ‘gaflet’ uykusu ya da ‘nefse’ teslimiyetten başka bir anlama gelmiyor. 27 Mayıs’tan 12 Mart’a, 12 Eylül’den 28 Şubat darbeleri ve 15 Temmuz hain darbe girişimi, halkın sahip olduğu dini ve kültürel değerleri yıpratılması/yok edilmesi temel amaçtı. Düne kadar ‘saçının’ telini göstermekten hayâ duyan kız çocukları ve gençlerimiz, bugün şan, şöhret ve paraya özendirilerek, gerçekleştirilen spor branşlarıyla göbeğinin ortasını göstermelerine teşvik ediliyor. Spor da ‘derece’ yapmak için her yol ‘mübah’ gösteriliyor. Spordaki bu endişe/kaygı verici ‘oyuna’ daha fazla seyirci kalınmadan, ‘dur’ denilmesi gerekiyor…
Bugün günlerden cuma, yarın ise Ramazan-ı Şerif’in ilk günü. Allah (cc) yarınımızı bugünümüzden daha hayırlı kılsın inşallah…